Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

Nevraljik hastalıklar

Bu bölüme gelinceye kadar, genellikle ruhsal nedenlerden kaynaklanan problemleri ele aldık. Bundan sonra ise, sinir dokularında ortaya çıkan organik problemlerin şifalı bitkilerle tedavi edilebilirliğini gözden geçireceğiz. Bu organik problemler arasında, örneğin multipl skleroz gibi önemli veya baş ağrısı gibi daha basit işlevsel problemlere değineceğiz.

Baş ağrısı

Baş ağrısı, çeşitli ruhsal veya organik işlev bozukluklarından, örneğin stres ve gerginlikten, sindirim yetersizliğinden veya duruş yanlışlığından(örneğin oturma yanlışlığı) kaynaklanabilir. Nedenlerin çeşitliliğine uygun olarak, baş ağrısına karşı kullanılan bitkilerin sayısı da azımsanamayacak miktardadır. Kediotu kökü, fesleğen, mayıs papatyası, mürver çiçeği, lavanta, oğulotu, biberiye, nane, kekik, pelinotu, civanperçemi, kokulu menekşe, ısırganotu. Bu listeden de anlaşılacağı gibi, yalnızca ağrıyı azaltıcı ilaçlarla yetinilmeyip, değişik etki alanları olan ilaçlarla da baş ağrısı geçiştirilebilir ve hatta tümüyle tedavi edilebilir. Burada karşımıza yine baş ağrısına yol açabilecek olan nedenlerden bazıları çıkıyor: çevre kirliliği, kötü ışıklandırma veya ense kaslarında gerginlik, göz yorgunluğu, duruş veya oturma yanlışlıkları, kan basıncında değişiklikler, kötü beslenme, sindirim bozukluğu, veya yetersizliği, alerjiler vs.

öncelikle genel anlamda birkaç tavsiye. Baş ağrısı neden kaynaklanırsa kaynaklansın, yukarıda adı geçen bitkilerden herhangi birinin katkısıyla hazırlanan banyolar rahatlatacaktır; bu banyo katkılarına lavanta eklemekle etki arttırılabilir. Uçucu yağ içeren aromalı bitkiler, örneğin lavanta, nane veya biberiye yağları da, koklanarak veya şakakları ve alnı ovalayarak kullanılabilir. Her iki uygulama sırasında veya sonunda ağrılar şaşılacak kadar kısa sürede kesilebilir. özellikle nedeni teşhis edilemeyen baş ağrılarına karşı uzun süre ısırganotu çayı içimi sayesinde şaşırtıcı sonuçlar alınabilir.

Şifalı bitkilerin yanı sıra gevşeme alıştırmaları, meditasyon veya bir parkta yapılan yürüyüşler gibi, kişiyi rahatlatabilecek yöntemlerin uygulanması da yararlı olabilir.

Baş ağrısına yol açan organik nedenlerin başlıcaları, sindirim bozuklukları(örneğin sindirim yetersizliği ve kabızlık), kas ve sinir gerginlikleri, herhangi bir iltihaplanma ve adet görme problemleridir.

Mideyle ilgili baş ağrılarında, gaz söktürücü ve sindirim sistemini uyarıcı ilaçlar gereklidir. Aşağıdaki eşit karışım öncelikle tavsiye edilir:

Lavanta, pelinotu, oğulotu, mayıs papatyası, frenk kimyonu. İnce kıyılıp, havanda hafifçe ezilerek karıştırılan bitkilerden bir tatlı kaşığı dolusu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Bu çay ihtiyaç duyulduğunda içilir.

Baş ağrısına yol açan neden eğer kronik kabızlık ise, sindirim sistemi bölümünde dile getirilen tavsiyelere uyulması gerekir.

Ense ve omuz kaslarında gerginlik yaratan duygusal stres ve duruş/oturuş yanlışlıkları genellikle baş ağrısına yol açar. Sinir sistemini yatıştırıcı bitkiler, örneğin kediotu kökü bu durumlarda en etkili ilaçtır.

Adet görme problemleri de baş ağrısına yol açabilir ve bu durumda en doğru yol, hormon dengesini düzenleyici tedavilerdir. Bu konu, cinsel sistem bölümünde ele alınmaktadır. Ama acil önlem olarak, civanperçemi veya kediotu kökü çayı yardımcı olacaktır(eşit karışım da olabilir). Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür.

İhtiyaç duyulduğunda veya adet döneminden 3-4 gün öncesinden başlamak üzere, günde 2 bardak içilebilir.

Migren

Bu çok rahatsız edici ve şiddetli baş ağrısına genellikle, mide bulantısı, kusma, görme bozuklukları ışığa ve sese karşı duyarlık eşlik eder. Ağrı saatlerce veya günlerce sürebilir.

Baş ağrısında olduğu gibi, migren de değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Bu yüzden, belirli migren krizlerine karşı kullanılabilen bitkilerin ayrı ayrı denendiği, uzun süreli bir tedavi uygulanması doğru olacaktır. Migrene yol açan nedenin teşhisi için bir uzman doktora başvurmak en doğru davranış olacaktır, çünkü özellikle migrende, hastanın kendi durumuna teşhis koyabilmesi çok zordur. Ama migren bazen çok düşük kan basıncından da kaynaklanabilir ve bu durumda en uygun ilaç, alçak veya yüksek kan basıncını dengeleyebilen, ökseotu çayıdır. Günde 1-2 bardak çay yeterlidir.
Ayrıntılar için, kitaptaki ökseotu bölümüne bakınız.

İlk migren krizi belirtileri sırasında kullanılan bazı bitkiler, ağrının şiddetini azaltabilir: Kediotu kökü, oğulotu, şerbetçiotu çayı içilebilir veya bu bitkilerin tentürleri kesme şekere 15-20 damla damlatılarak alınabilir.

Ayrıca, 10 dakikalık sıcak bir ayak banyosu, 2 yemek kaşığı dolusu arap sabunu veya bir avuç dolusu ince kaya tuzu veya biberiye banyo katkısı ile, yani elde ne varsa onunla hazırlanır ve uygulanırsa, çok rahatlatıcı olabilir. Ayak banyoları her zaman alınabilir ve herhangi bir yan etkisi yoktur. Yalnızca, aşırı derecede varis sıkıntısı çekenler dikkatli olmalıdırlar. Ama böyle bir durumda da, alın ve şakaklara çiğ patates dilimleri ile kompres uygulanabilir.

Migrene veya baş ağrısına karşı, bir yılda iki ay boyunca , hiçbir yan etkisi olmayan bir çay kürü uygulanabilir: Kediotı kökü, arslanpençesi, lavanta, mercanköşk, ıhlamur, nane çok ince kıyılır ve eşit oranda karıştırılır. Bir yemek kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür ve hemen içilir. Akşam yemeklerinden sonra içilen bu 1 bardak çay yeterlidir.

Migrene bazen bir tek neden yol açabilir, ama genelde değişik etkenlerin birleşmesinden kaynaklandığı varsayılır; bu konuda birkaç örnek.

Beslenme: Migrenin oluşmasına yol açan başlıca etken, bazı besin maddelerinin neden olduğu alerjik tepkidir. Bu tepkiyi oluşturabileceği varsayılan besin maddelerinin tam bir listesi, tüm besin maddelerini içerebilir. Alerjik tepki oluşturabilecek başlıca besin maddeleri, kırmızı et, çikolata, süt ve süt ürünleri, kahve, koyu çay, beyaz şeker, mayalı ürünler, B Vitamini karışımları, turşular, hayvansal yağlar, alkol (özellikle kırmızı şarap ve türevleri).

Alerjik tepki genellikle bir tek besinden kaynaklanmayıp değişik ürünlerin etkilerinin birleşerek kritik sınırın aşılmasıyla oluşur. Belli bir besinin veya besinler grubunun alerjik tepkisinden kuşkulanıldığında, iki gün oruç tutulmalı ve sonra bu besinler tek tek beslenme programına alınmalıdır. Eğer migren bir tek besin maddesinden kaynaklanıyorsa, bu yolla o madde saptanabilir ve beslenme programından çıkarılır. Sindirim sisteminin desteklenmesi için, 2-3 ay boyunca değişimli olarak, pelinotu, eğir kökü, sarı kantaron, rezene, frenk kimyonu, hindiba, melekotu kökü, nane, biberiye, mayıs papatyası, ısırganotu gibi bitkilerin çayı, günde 1-2 bardak, yemeklerden sonra içilmelidir. Bu kürün ardından yine 2 gün oruç tutulur ve kuşku duyulabilecek besin maddeleri kademeli olarak tüketilmeye başlanarak, alerjik tepki oluşup oluşmadığı saptanabilir.

Stres:Sinirsel gerginliğe yol açtığı için, migrene yol açan başlıca etkenlerdendir.
Bu durumun kontrol altına alınabilmesi ise ancak, gevşeme alıştırmaları yapılarak veya psikoterapi yöntemleri uygulanarak sağlanabilir. Günlük görevleriyle başa çıkamaz hale gelen, sürekli düş kırıklığına uğrayan, ama her şeye rağmen mükemmeliyetçilikte direnen kişiler, stres kaynaklı migren hastası olmaya adaydırlar. Bu durumlarda, sinir sistemini yatıştırıcı ve güçlendirici ilaçlar yardımcı olabilir: Yulaf, şerbetçiotu, ökseotu, kediotu kökü, sarı kantaron, arslankuyruğu.

Eğer migrene bitkinlik ve yorgunluk halleri eşlik ediyorsa, centiyane kökü, eğir kökü, kekik ve civanperçemi, biberiye gibi, sinir sistemini uyarıcı bitkilerin çayları kullanılmalıdır.

Ginseng kökü veya güvenilir preparatları, stres kaynaklı tüm migren türlerinde, iyileşme belirtileri görülünceye kadar uzunca bir süre kullanılmalıdır.

Hormonel problemler:Adet kanamalarının başlamasıyla veya menopoz sürecinde ortaya çıkan hormonel problemler, kadınlarda migrenin başlıca nedenlerindendir. Hormon dengesinin tedavi edilmesine yönelik uzun süreli bir bitkisel tedavide, ökseotu, hayıt meyvesi, ayrıca ülkemizde tanınmayan, çin kökenli yams kökü (Dioscorea villosa) ve Kuzey Amerika kökenli False unıcorn root/kök (Helonias dioica), başarıyla kullanılabilir. Ayrıntılı bilgiler, kitabın cinsel sistem bölümünde verilmektedir.

Yapısal problemler:Migren, boyun omurundaki veya omurganın herhangi bir bölümündeki yapısal bozuklukların kas ve sinir hastalıklarına yol açmasından da kaynaklanabilir. Eğer böyle bir problemden kuşkulanılıyorsa, bir kemik hastalıkları uzmanına başvurulması gerekir.

Sinir ağrıları (Nevralji)

Sinir ağrıları, bir sinirin duyu dalları boyunca veya duyu dallarının sona erdiği bölgelerde çok şiddetli biçimde ortaya çıkabilir. Bir enfeksiyondan veya herhangi bir kemik hastalığından, ama genelde yanlış beslenme, stres veya dinlenme yetersizliğinin yol açtığı bir genel güçsüzlükten kaynaklanabilir.

Sinir ağrılarının tedavisi ancak, ağrılara yol açmış olan etkenlerin ele alınmasıyla mümkün olabilir. Bir genel güçsüzlük söz konusu ise, beslenmenin iyileştirilmesi gerekir. Bol miktarda taze meyve tüketilmeli ve düzelme görülene kadar B Vitamini kompleksi kullanılmalıdır. Belirli bir süre boyunca bedenin dinlendirilmesi ve gerginliklerin giderilmesi gerekir.

Kediotu kökü, ginseng kökü, şerbetçiotu, sarı kantaron, passiflora öncelikle önerilir. Bitki çaylarının ve preparatlarının yanısıra, biberiye, lavanta ve sarı kantaron yağları ile ağrılı bölgelere yapılan friksiyonlar, ağrıyı büyük ölçüde azaltabilir.

Tüm sinir hastalıklarında bol miktarda yulaf kullanılması gereği hiçbir zaman unutulmamalıdır! Besin olarak yulaf ezmesinin veya lapasının yanı sıra, yeşil yulaf bitkisi de, tentür, çay ve banyo katkısı biçiminde başarıyla kullanılabilir.

Multipl skleroz (yaygın sertleşme)

Merkez sinir sisteminin en sık görülen hastalığıdır. çok çeşitli belirtilerle ortaya çıkar ve gidişi önceden belirlenemez. Sinir lifi boyunca bozulmalara(dejenerasyona) yol açan kronik bir hastalıktır. Neden veya nereden kaynaklandığı henüz açıklığa kavuşturulamamıştır: Virüslerle veya bağışıklık süreçleriyle bağlantılı olabileceği varsayılmaktadır.

Bütünsellik açısından bakıldığında(bedenin ve ruhsal boyutun bütünlüğü), organik bozukluklara yol açabilen bu tür bir hastalık ancak, ruhsal dengenin bozulması sonucunda oluşabilir. Bedenin ve ruhsal boyutun, hastalıkların tedavisinde bir bütün olarak ele alınması gerektiğine göre, bu hastalıkta da, bozulmuş olan ruhsal dengenin yeniden kurulmasına çalışılmalıdır. Multipl skleroz hastalığının ilerleyişini durdurmak, uygun şifalı bitkilerin kullanımı, beslenmenin ve sindirimin özenle kontrolü sayesinde ümkün olabilir.

Sağlıklı beslenme programları üzerine yazılmış olan pek çok kitaptan yararlanılabilir; ama burada önemli olan, süt ve süt ürünlerinden tamamen uzak durmak ve yapışkan albümin içeren tahıl ürünlerini (örneğin buğday ve mısır unu) eğer mümkünse sınırlamaktır. Ayrıca, doymuş yağ asitlerini en aza indirmek ve doymamış yağ asitlerini birkaç misli arttırmak gerekecektir. Sinir sisteminde oluşmuş olan bozuklukların(dejenerasyonun) yeniden düzeltilebilmesinde önemli rol üstlenebileceğine inanılan doymamış yağ asitleri, kapsül biçiminde de kullanılabilir.

Multiple skleroz son derece karmaşık bir hastalıktır ve mutlaka uzman doktor tedavisi gerektirir.

Zona (sinir iltihabı)

Sinir düğümünde oluşan bir virüs enfeksiyonundan kaynaklanan, çok şiddetli ağrılara yol açan, doğru tedavi edilmediğinde uzun sürebilen bir hastalıktır. Bu enfeksiyon sırasında deri üstünde, içi sıvı dolu koyu kırmızı renkli kabarcık kümeleri oluşur.

Zona hastalığında sinir hücreleri, sinir sistemini güçlendirici ilaçlarla desteklenmelidir. Mikrop kırıcı ilaçlar, enfeksiyonu yenebilmek için organizmaya yardımcı olabilirler. Ayrıca, ağrı kesici ilaçlar, sinir sistemini yatıştırıcı bitki kullanımı yoluyla alınmalıdır. Tüm bu önlemleri içeren, etkili bir bitki karışımı şöyle olmalıdır: Echinacea kökü 2 ölçü, kediotu kökü 1 ölçü, yulaf 1 ölçü, sarı kantaron 1 ölçü, passiflora 1 ölçü, kekik 1 ölçü, çok ince kıyılarak iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Echinacea, Kuzey Amerika kökenli bir bitkidir ve ülkemizde tanınmaz, ancak standart preparatları eczanelerden temin edilebilir.

Passiflora da, eczanelerden şurup formunda temin edilebilir.

Dıştan uygulanabilecek çeşitli tedavilere de değinmek gerekir. Bu doğrultuda, yukarıda adı geçen bitkilerle ve ayrıca civanperçemi katkısı ile yapılacak tam veya lokal banyolar önemle tavsiye edilir. Rahatsızlıklar azalana kadar sürdürülecek bu tedavi sırasında, çok yönlü beslenmeye özen gösterilmeli ve B Vitamini kompleksleri kullanılmalıdır.

Ayrıca, yeşil herdemtaze (Sempervivum tectorum) bitkisinin etli yapraklarından elde edilen özsu ile hasta bölge sık sık nemlendirildiğinde, ağrılar çok kısa sürede sona erer ve hızlı bir iyileşme sürecine girilir.


Kategoriler

- hastalıklar - Şifalı Bitkiler - bitkilerin faydaları - Beslenme - kanser - tedavi - Gıda - şifa - kalp ve damar hastalıkları - sigara - belirtiler - kadın - çocuk - işitme kaybı - Diyet - hafıza - su - masaj - Vücudumuzu Tanıyalım - alerji - kulak - teşhis - sağlık haberleri - Diş Sağlığı - Beden dili - Depresyon - hastalık - Evlilik - Göz Sağlığı - ağız - bulaşıcı hastalıklar - gebelik - burun - sağlık - kulak ağrısı - orta kulak - Diğer Hastalıklar - Cinsellik - diş - bademcik - ağrı - şifa kaynağı - dikkat - Alkol - enfeksiyon - iç kulak - kilo vermek - diş çürüğü - kulak çınlaması - baş dönmesi

MollaCami.Com