Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

Şifa Çeşmeleri

İlmin olanca gücüyle kâinatları keşfe koyulduğu günümüzde, her yeni gün gözlerimin önünde bir perdenin daha sıyrıldığını ve pırıl pırıl bakir bir hakikatin önümüze serildiğini görüyor ' 'Daha var mı?" diyerek şaha kalkıyoruz. Kimbilir belki de çok yakın bir gelecekte, ilimlerin gökkuşağı aydınlığı ve renkliliğiyle gözünü açmadığı insan kalmayacaktır!..

Türkiye'de bugün 500'ün üzerinde sıcak su kaynağı vardır. Bunların bir kısmının kimyevî tahlili yapılmıştır. Alınan neticelere göre de çeşitli hastalıkların tedavilerinde kullanılmaktadırlar. Yüzbinlerce insan müsait mevsimlerde bu içmelere, bilhassa kaplıcalara akın etmektedir. Bu kaplıcaların bazıları bir çok tıbbî fizik tedavi aletleriyle teçhiz edilmiştir.

Şifalı sularla yapılan tedaviye "balneoterapi", tıpta bununla uğraşan ilme "hidroloji" denir.

Yer yüzünde çıkan sular âdi sular ve şifalı sular olmak üzere iki grupta incelenebilir. Adî sular yağmurla yeryüzüne iner, toprak tarafından emilir, su geçirmeyen bir yer tabakasının üzerinde birikirler. Sonra yol bulup çıkarlarken beraberinde toprak tabakalarındaki mineralleri de sürükleyip getirirler. Bunların miktarı ve muhteviyatı mevsimlere göre değişir.



Şifalı sular ise yeryüzüne ilk defa çıkan, içindeki maddeleri iyon halinde bulunduran sulardır. Bunlar depremlerle meydana gelen kırıklardan yol bularak derin tabakalardan gelirler ve umumiyetle sıcak sulardır. Yolları uzarsa soğuk olarak yeryüzüne ulaşırlar. Radyoaktif hususiyet de taşıyan bu sular, mevsimlere göre miktar ve muhteviyatları değişmez. Değişiyorsa atmosfer suyu ile karışıyor demektir. Tıbbî istifade için bunun incelenmesi gerekir.

Şifalı sular yeryüzüne çıktıktan sonra dört gün içinde iyonize durumlarını ve radyoaktivitelerini kaybedip âdi atmosfer suyu haline gelirler. Bunlarda taşıma, madenî borularla olmalı, banyo malzemeleri de madenî olmalıdır. Şişelere doldurup satılmamalıdırlar.

Kaplıcalarda bu suların insan vücuduna tesirleri şöyle olmaktadır: Su ile insan bedeni arasındaki suyun elektrisitesi denilen elektrikî bir potansiyel farkı meydana gelir. Bunun neticesinde iyonlar çok rahatlıkla insan vücuduna girerler. Bu sular içildiğinde de sindirim sisteminden çok çabuk ve rahat emilirler. Neticede organizmada bozulmuş metabolik fonksiyonları düzenler, asit-baz oxido-reduksiyon ve su metabolizmasında rol alan enzimleri aktive ederler. Kolesterol gibi maddeler bu sularda eriyip atılabilir. İnsan vücudundaki zehirler tesirsiz hale gelebilir. Organizma allerjisinin olduğu bazı maddelere karşı duyarsız hale gelebilir. Otonom sinir sistemi ve iç salgı bezlerinin düzenli çalışması bu sular tarafından sağlanabilir, aynı zamanda bazal metabolizma, tansiyon, yedek alkali ve idrar asitliği üzerine normalleştirici tesire sahiptirler. Ayrıca hücrelerin çoğalmasını ve büyümesini de artırırlar. Meselâ; Gönen Kaplıcaları civarındaki seralarda verim daha fazladır.

Adi sulardan daha zor ısı ilettikleri için 50–55 °C' deki suya rahat girilebilir. Sıcağın organizmaya tesiri fizikidir. 10 °C ısı bile hücreyi tesir altına alabilir. Dışarıdan ısı tatbik edilince fazla ısıyı dağıtmak için kılcal damarlarda bir genişleme olur. Bunun neticesi atar ve toplardamar dolaşımı hızlanır. Doku kanlanması artar.

Artık maddeler süratle bölgeden uzaklaştırılır. Ağrıya sebep olan anoksi (oksijensizlik) ortadan kalkar, ağrı geçer. Beyaz kan hücreleri gelir, Fagositoz (yabancı maddelerin bu hücreler tarafından temizlenmesi) artar. Lenf dolaşımı, solunum, böbreğin süzme fonksiyonu yükselir, kan ve idrar alkali tarafa kayar. Su ve tuz kaybı ile ağırlık kaybı ve asabı duyarlılıkta azalma yani rahatlama (sedasyon) olur.

Bütün bu hadiseler revülsif tesir dediğimiz şekilde deriyle aynı omurilik bölgesinden sinir alan iç organlarda meydana gelir.

Şifalı suların radyoaktif tesiri radon, toron ve actinon gibi radyoaktif gazlardan oluşur. Metabolizmayı uyarıcı tesiri vardır. Solunumu artırır, enzimleri aktivite eder. Sinirler üzerine yatıştırıcı tesir gösterir. Toron gazı alyuvarlar ve akyuvar sayısını yükseltir. Böylece organizmanın mikroplara karşı savaş gücü artar, kan değerleri yükselir.

Kaplıcalardan fayda, gören hastalıklar: Dejeneratif, kronik iltihâbı, romatizmalar, adele romatizması, deri hastalıkları (kükürtlü sulardan), şeker hastalıklarında görülen beslenme bozuklukları, aşırı şişmanlık, dolaşım sistemi hastalıkları, kadın hastalıkları, solunum, sinir, çocuk hastalıklarıdır, içmeler de mide, bağırsak, karaciğer, safrakesesi, böbrek, idrar yolu hastalıklarına iyi gelir.

Bu sular banyo ve içmelerden başka, deri altına enjeksiyon, vücut boşluklarına gargara, lavman şeklinde ve yüzlerce yıldır bu sularla sulanan minerallerin, mikroorganizmaların, bitkilerin çökmesinden oluşan çamurlarda çamur banyosu yapma şeklinde kullanılır.

Kaplıca tedavisi başlangıçta 10–15 dk. kişinin dayanabildiği sıcaklıkta olur. Baş ağrısı, kırıklık, mide bulantısı yapmazsa, süre ve sıcaklık arttırılabilir. Günde bir banyodan 3 haftalık bir tedavi süresi kâfi gelmektedir. 15 gün kalabilecek hastalar bir gün 2, bir gün 1 banyo yaparak 21 banyoyu tamamlarlar. Banyo sonrası havluya sarılarak 30 dk. terler sonra üşütmemek şartıyla 2 saat istirahat eder. Aç veya tok karnına banyoya girilmez, banyo öncesi hafif şeyler yenmelidir: Bir bardak çay, bir kaç bisküvi gibi

Birinci hafta sonunda tansiyonda yükselme, bulantı, kusma, kırıklık olabilir. Buna "termal kriz" denir. Organizmanın tedaviye cevap verdiğine işarettir. 1-2 gün ara verilir. Bu kendiliğinden geçer, sonra tedaviye devam edilir. Kaplıcadan sonra 15-20 gün istirahat edilir, tesiri görülmeye başlar.

Akut (ani) hastalıklar, verem, kanser, enfarktüs, sarılık gibi kaplıca tedavisine mahzur teşkil eden bir takım hastalıklar vardır. Bundan dolayı kaplıcaya giderken bir doktora muayene olmak faydalıdır.

Bu sıcak su kaynakları tedaviden başka seraları ısıtmada merkezi sistemle yerleşme merkezlerini ısıtmada, yiyeceklerin kurutulması ve temizlenmesinde, sanayide derileri kurutmada ve işlemede, deniz suyundan tuz üretmede, kerestecilik ve ağaç kaplama sanayiinde, borik asit, amonyum bikarbonat, ağır su, amonyum sülfat, kaynaklardaki CO2 (karbondioksit) den kuru buz elde etmeye kadar Dünyanın çeşitli ülkelerinde kullanılmaktadır.

Elektrik üretmede ve ısıtmada, yeraltı sularından % 50 ucuzluk sağlanmaktadır. Fosillerden elde edilen enerjide dünyanın krizin eşiğinde olduğu düşünülürse, yer altı sıcak sularının bu açıdan da eşsiz bir nimet olduğu gözler önüne serilir.

Ülkemiz jeotermal kaynaklar bakımından dünyanın en zengin ülkeleri arasındadır. Tam mânâsıyla değerlendirilmesi halinde, Türk tıbbına, ekonomisine büyük faydalar sağlayacağı şüphesizdir.

"O ki arzın içinde ne varsa hepsini sizin için yarattı. kk." "Rızkı arzın derinliklerinden arayınız h." beyanlarıyla dikkat çekilen hakikata her dalında dev ilerlemelerin olduğu ilim 20. asırda daha bir mânâ kazandırmaktadır.


Kategoriler

- hastalıklar - Şifalı Bitkiler - bitkilerin faydaları - Beslenme - kanser - tedavi - Gıda - şifa - kalp ve damar hastalıkları - sigara - belirtiler - kadın - çocuk - işitme kaybı - Diyet - hafıza - su - masaj - Vücudumuzu Tanıyalım - alerji - kulak - teşhis - sağlık haberleri - Diş Sağlığı - Beden dili - Depresyon - hastalık - Evlilik - Göz Sağlığı - ağız - bulaşıcı hastalıklar - gebelik - burun - sağlık - kulak ağrısı - orta kulak - Diğer Hastalıklar - Cinsellik - diş - bademcik - ağrı - şifa kaynağı - dikkat - Alkol - enfeksiyon - iç kulak - kilo vermek - diş çürüğü - kulak çınlaması - baş dönmesi

MollaCami.Com